19 Kasım 2008

ADALAR POSTASI-276: denizde fırtına sürüyor!

ADALAR POSTASI
24 Ocak 2006

From: Arif Caglar
Date: Tue, 24 Jan 2006 05:00:21 +0000
To:
Subject: RE: Yanıt: RE: Yanıt: [vapurlarimizi_vermiyoruz] ADALAR POSTASI: Dilek Zaptcioglu'ndan mektup var!

Sevgili Arkadaslar,
IDO'nun hal-i pür melaliyle ilgili bir iki not daha eklemek istedim:

1.
Bakirköy IDO terminalinde inip taksi ya da HAVAS otobüsüne ulasmaya çalistiniz mi? Bakirköy noktasi havaalanina yolcu aktarimi için düsünülmüstür. Havaalanina giden yolcunun elinde çantasi, valizi, belki çocuk arabasi vardir, yolcular arasinda küçük çocuklar ve yaslilar da olabilir. Deniz otobüsünün her türlü atleti zorlayabilecek tahliye köprüsünü IDO'nun elemanlari yardiminiyla geçtiyseniz yürünemez, bavul ve çanta çekilemez engebeli beton bir yoldan önce havaalanina dolmus yapan taksi
barikatina, bu barikati geçebilirseniz çakil döseli, delik desik bir alandan HAVAS otobüsüne ulasabilirsiniz. Yagmur ve kar yagiyorsa çektiginiz çile birkaç kat artmis olabilir. Bu güzergahin sahibi kimdir, düzenleyen ve isleten hangi kamu kurulusu ya da özel sirkettir? Belli ki IDO kendi yolcusuna eziyet etmek için bir nebze akil, az miktar isletme basireti ve organizasyon mahareti, iki tutam parayla halledebilecegi basit bir yürüme güzergahi düzenlememekte yillardir israr etmektedir. Ülkemizde böyle rezaletlerin söyle bir savunusu vardir: "sanki baska iskele ve terminaller daha mi düzgün" ya da "bu ülkenin neresi düzgün ki" v.s. Böyle bir eksik akil yürütmeyle ne kadar yanlis ve kötü varsa sütten çikmis ak kasik misali arz-i endam eyler.

Gerçekten de IDO'nun Kabatas terminalinden taksi ya da otobüse ulasmak sanki daha mi kolaydir? Hayir, kaç yildir sürdürülen finiküler bahaneli çevre düzenlemesinin hal-i pür melalini kastetmiyorum. Kabatas IDO terminalinin cadde, kaldirim, taksi, otobüs v.s. baglantisi sadece her yastan insani engebeli bir parkur üzerinde zorlamakla kalmiyor, ayrica bu parkur
hayatinizin son parkuru olabilir, çünkü park eden ve harekete geçen taksi ve özel arabalarla içiçesinizdir, üstelik herkesin acelesi vardir, kimsenin kimeseye yol verecek zamani yoktur ve en çok acelesi olanlar da motorlu araçlardir. Müsteri kapmak için birbirleriyle yaris eden halk otobüslerini hiç anmak istemiyorum (IETT otobüsleri degil, onlar yaris etmezler ve genellikle durak disinda durmazlar, ama özel bir politika sonucu sayilari zaten azdir). Bu sahne bir eglence sahnesi degildir, ayagi burkulan, yere düsen, kaçisan insanlara rastlarsiniz, yagmur, çamur, kar ve rüzgar insanoglunu birkaç kat daha zorlar. Birkaç yil önce böyle bir araba-insan difuzyonunda kalantor bir (b)inek arabasinin çarptigi arkadasimizi IDO terminali çikisindan ambulansla hastahaneye kaldirdik.

Sonuç: IDO terminallerinin kaldirim, yaya geçitleri ve duraklara baglantisi son derece sorumsuz ve insan hayatini ucuzlatici bir derbederlik içindedir. Basit bir karsilastirma için vapur iskelelerinin çikislarina ve baglantilarina dikkat edin, aradaki farki göreceksiniz. Bu sonuçtan su sonucu çikartacaklar olabilir: vapur iskelelerinin yaya ve trafik baglantilarini bozalim.

2.
Deniz otobüsü ve IDO'nun iflasinin ilani olan motorlardan birine Eminön'den binip Besiktas üzerinden Çengelköy ve sonra Anadoluhisari v.s. seferi yapin. Vapurlar seferlerinin nasil kesilip yolcunun motor seyri seferine aktarildigini göreceksiniz. Hele aksam seferine çikmissaniz yolcunun iskeleye burundan söyle bir ilismis ve sürekli sallanan dandik bir tekneden karanliklar içinde iki basamakli bir tabureden nasil bir sorumsuz maharetle inidirildigini göreceksiniz. Yolcu seyir ve tahliye güvenligini azaltan, insan hayatini ucuzlatan tüm önlemlerin alinmis oldugundan emin olacaksiniz.

Ah, vapuretto'lar! Venedik görmüs kimileri her iki sehir arasindaki farkin sokundan kisa sürede hafiza kaybina ugramamislarsa Bogaziçi'ne vapuretto'larin çok yakisacagini ve pek de iyi is görecegini söyler dururlar. Venedik'in bütün ulasimini mükemmel sekilde yüklenip götüren vapuretto'larin iskeleleri, iskele köprüleri, teknelerin inis binis rahatliklari, onca turiste ragmen hiçbir baris çagris, megafon, hoparlör v.s. gibi ilkellikler olmadan mükemmel bir düzen içinde hareket edislerinin ayrintilari da bazi dikkatlerden kaçmamistir.Ama yok öyle sey, burasi Türkiye, vapuretto yok, motor var.

Sonuç: 150 yili askin koskoca bir kentiçi deniz ulasimi gelenegi olan Istanbul'da çok kisa bir zaman öncesine kadar gelismis ülkelerdekine denk bir isletme, estetik ve tecrübeyle gelinmisken Türkiye Denizcilik Isletmeleri çökertilsin, "deniz otobüsü getirip hizlaniyoruz" gibi bir dümenle deniz ulasimi kurumu, kurallari, ilkeleri, güvenligi, organizasyonu, gelistirilmesi falan hepten iptal edilip yeni yetme cevval, cesur, cahil kaptanlarin motorlarina tahvil olalim. Hani tersanelerine düsman girse bu
yikimi yapmaz, bu zarari vermez.

Derin sonuç: Eldeki her türlü organizasyonu bozmaya azimli küçük bir yikici
kadro ve bu grubu gelenkçi postmodernist demokrat sanan bir akil
tutulmasiyla karsikarsiyayiz.

3.
17 Aralik 2005 cumartesi günü siddetli lodos nedeniyle Adalar'a vapur seferleri iptal edildi. Ancak saat 10:00'da Sirkeci-Adalar seferi yapildi. Adalar'dan karaya ulasilamiyor. Bir sonraki emre kadar seferler hakkinda bilgi de yok. Büyükada iskelesinde Bostanci'ya ulasabilmek için beklesiyoruz. Derken Sirkeci'den 10:00'da kalkan vapur geldi. Tarifeye göre Bostanci'ya devam edecek. Ama hayir, bütün yolcuyu Büyükada iskelesine bosaltip Heybeliada'ya istirahate çekildi. Yolcularin bir kismi Kinali, Burgaz ve Heybeli'den Bostanci'ya gitmek için binmis, Büyükada'ya indirildikleri için saskinlik içindeler. Fakat iste, çözümler tükenmez, iskele çikisinda motorcular müsteri topluyor: "Bostanci, Bostanci!" Iskelede bu isten sorumlu memur ariyoruz, yok, digerleri yardimci olmaya çalisiyorlar ama nafile, soru su: koskoca vapur seyir güvenligi nedeniyle Bostanci'ya
geçemezken bütün yolcu çok daha güvensiz küçük motorlarin eline birakiliyor, bu ne haldir? Istanbul'da kentiçi deniz ulasimindan sorumlu, yolcunun güven içinde seyrini saglayacak hiçbir merci yok! Tam bir iflas! Sonuçta biz de yolcumuzu bu küçük motorlara teslim ettik çaresiz. Mesele anlasiliyor, burada bir isletme degil, bir isi terketme durumu var. Vapurlar ve deniz otobüsleri (ki lodosa zaten dayaniksizdirlar) terkediliyor, Istanbullu serbesttir, serbest rejime geçiyoruz, liberallesiyoruz yani, motorlara geçiyoruz, her türlü akil, organizasyon, kurum ve kurulustan azade, herkes hürdür arkadaslar. Insanlik tarihi iki bin yildir böyle ebleh hürriyet görmemistir, bu da bize nasib oldu. Özgürlügün ne oldugunu hiçbir zaman anlamamis cahil bir grup bütün gemileri karaya oturtmak üzere. Ve simdi anlasiliyor ki vapurlar meselesi bu kötü oyunun küçük ölçekteki bir
sahnelenisidir. Büyük faciayi daha büyük bir sahnede zaten seyretmekteyiz dehset içinde.

Bu bölümün sonucu küçük bir not olsun: Gemiler, deniz yolculuklari, yöneticiler, seyirciler, insanlik tarihi gibi bir alay iliski hakkinda hafif bir rahatlama, nefes açma ve gülümseme temrinleri için sabah kahvesi yaninda Blumenberg 'in "Gemi Batiyor, Seyrediyorlar" adli kitabini ve bir sonraki kahve molasinda da Rossi'nin "Gemi Batiyor, Seyreden Yok" adli kitabini okuyabilirsiniz.

Arif Çaglar