15 Kasım 2008

ADALAR POSTASI-237: marmaray vb...

ADALAR POSTASI
15 Aralık 2005

From: Erendiz Ozbayoglu
To: ADALAR POSTASI
Sent: Saturday, December 10, 2005 7:21 PM
Subject: marmaray vb

Sevgili Cigdem Hanim,
-marmaray projesine gecmeden once Gunduz Vassaf'in 4 aralik tarihli Radikal'de cikan kisa yazisina dikkatinizi cekmek istiyorum; Vassaf, her zamanki ince zeka urunu, zarif ironia'li yazisinda, nasil estetik gorus noksanliginin, bilgi ve gorgu yoksunlugunun -yonetimde olsun olmasin- iste ulkeyi bu hale getirdigini anlatiyor, yani ben oyle anladim!

Bunun sonucu, bunlar Adalar'a dogal gaz da doserler, Marmaray gibi Istanbul'a simdiye kadar yiyecegi en buyuk darbelerden biri olan bir projeyi de hayata sokmaya calisirlar.

Su anda Ankara yokusunda, Vilayet'in onunde kazilan kalintilari beton dokup kapattilar, insallah da daha duzgun kusaklar yetisip acincaya kadar bir daha ellemezler!

Yenikapi'daki kalintilarin baska bir yere tasinmasi mumkun degil, gorenler bilir, kalin duvarlar, gemi iskeletleri vb... Aslinda, gunde su kadar milyon kisiyi, karsi taraftan alip Mecidiyekoy'e, Ikitelli'ye vb gondermek icin Tarihi Yarimada'dan gecirmek akil disi ve kalintilarin sonu olur. Daha once de soyledigimiz gibi Mimar Yilmaz Kuyumcu'nun, Zeynep Hanim (Zeynep Ahunbay, I.T.U.) ve baska mimarlar tarafindan da desteklenen birinci kopru uzerinden rayli sistemle gecirmeyi esas alan projesi neden dusunulmuyor?

Oguz Bey (Tanindi), Adalar'in envanterini cikartmis olmali, biz orada Yuzey Arastirmasi yaptik, her yeri taradik.

Neyse, telefon caliyor, gorusmek uzere,

Erendiz


http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=171936&tarih=04/12/2005

Her derde deva! Picasso Türkiye'de

Gündüz Vassaf

04/12/2005

New York Times, "İstanbul'daki özel bir müze Picasso sergisi açarak Avrupa'yla bütünleşme yolunda önemli bir adım attı." Financial Times, "Avrupa'nın Türkiye'yi, Türkiye'nin Avrupa'yı kabulünde Picasso altın anahtar olabilir mi?" Serginin açıldığı ilk üç günde ziyaretçi sayısı 10 bin kişi. Ülkede bayram havası esiyor. Türkler modern sanata bağlılıklarını, ne kadar Batılı olduklarını, hem kendilerine hem de Batı'ya kanıtlıyor. İlgimize, Cumhuriyet'in başarısının bir kanıtı hem de modern sanata açlığımızın göstergesi olarak bakılıyor. Picasso'nun Türkiye'ye gelmesi, Galatasaray'ın UEFA kupasını yurda getirmesi gibi milli bir zafer olarak dile getiriliyor.

Ben de emeği geçenlerin rüyasının gerçekleşmesinden mutluluk duyuyor, Türkiye'nin bir kültür olayı ile sözünün edilmesine seviniyor, modern sanata yönelik bu ilgi önünde herkes kadar şaşıyor, kendime şu soruyu sormadan edemiyorum.
Bu ilgi bizim ne denli kültür peşinde bir toplum olduğumuzun göstergesi mi?

Eğer öyleyse, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin, bu topraklardan gelmiş geçmiş uygarlıklara ait bölümlerinin bekçi yetersizliğinden, yıllarca kapalı kalmasına kültür çevrelerinin aldırmamasını açıklayamıyorum. Öyleyse, Topkapı Sarayı'nın, kapalı olduğu bir günde özellikle açılıp kuşağımın ileri gelen tarihçilerinden birinin eşliğinde Batılı bir film yıldızına, Sean Connery'e dolaştırılması doğal karşılanırken, aynı sarayın kapısından duvarlara sürtünerek geçen turist otobüslerinin ekzozlarını saça saça yıllarca neden oldukları tahribata, sorumlu kültür çevrelerince tepki gösterilmemesine anlam veremiyorum. Öyleyse Heybeliada Deniz Harp Okulu'nda, askerin 1773 tarihli yapıyı yok sayarcasına yanına yaptırdıkları ucube inşaat uğruna, adanın simgesi haline gelen devasa Preveze Deniz Savaşı muralini tahrip etmelerinin niçin engellenemediğini soruyorum. Öyleyse, bize Batı yaşamı vaat eden yüzme havuzlu, fitness center'lı, yabancı markaları satın alabileceğimiz alışveriş merkezli, Amerikan filmlerinde bile örneklerini görmediğimiz sitelerde, tek bir kütüphane yapılmamasının eksikliğinin dile getirilmemesini açıklayamıyorum. Öyleyse, Ege ve Akdeniz'in arkeolojik yerinde, Türklere nerdeyse hiç rastlanmamasına anlam veremiyorum. Öyleyse, Picasso'nun bir resmini gördüğünde, "Bunu ben de yapardım" dediği söylenen 12 Eylül'ün yargılanamayan sorumlularından Kenan Evren'in resim sergilerine ilgimizi, resimlerinin yok satmasını, bunun karikatürlere bile konu olmamasını, anlıyorum anlamasına ama, anlamak istemiyorum.

Sanatın evrenselliğini takdir etmek, sanatın evrenselliğinin farkında olmak, önce insanın burnunun dibindeki sanatı korumasından, onunla bütünleşmesinden, sanatı gündelik hayatının parçası yapmaktan geçmez mi? Türkiye'de gerçekten Picasso'nun sanatçı kişiliğine, yapıtlarına ilgi olsa, sanatseverler onun orijinal eserlerini görmeyi sabırla yıllarca beklemiş olsalar, ülkemizde şimdiye kadar onunla ilgili kitaplar tercüme edilmez, mağazalarımızda onun ucuz röprodüksiyonları satılmaz mıydı?

İlgilendiğimiz Batı'dan gelen Picasso adlı bir marka mı? Türkiye'ye ilk geldiklerinde gene rekor düzeyde ilgi gösterdiğimiz Mc Donald's hamburgerine, IKEA möblesine merak mı?

Şuna da işaret etmek istiyorum. Batılı bir Türkiye imajının, psikolojik ihtiyaçlarımızı da gidermekten öte, son yıllarda önemli siyasi bir rolü olduğunu biliyoruz. Sivil alanlarımızı giderek şeriat esaslarına göre bölmeye yeltenen bir hükümetin Avrupa Birliği görüşmeleri arifesinde İstanbul Modern'i alelacele açtırması, İslam demokrasisi adlı bir siyasi hilkat garibesinin Batılı bir görüntüyü kendi amaçları doğrultusunda 'sunmasının' bir örneği değil miydi? Yakında Turkiye'de beklenmedik çevrelerden yeni Picasso'cular çıktığında şasırmamalı.