22 Mayıs 2007

ADALAR POSTASI-21: vapurlar acik radyo'da konusuldu!

ADALAR POSTASI / 20 Mart 2007


19 Mayis 2005 günü saat 14:00-14:30 saatleri arasinda 94.9 Acik Radyo’da Arti Eksi Programi'nda Korhan Gümüs ile Eser Tutel, Istanbul Vapurlari üzerine konustu...

KG- Geçenlerde hatta IDO Genel Müdürü, vapurlari devralan sirketi belediyenin, Istanbul Deniz Otobüsleri Isletmesi. Tüm gemilerin yenileyecegini söyledi. Evet yenilemek tabi ki olmasi gereken bir sey. Ama diger taraftan da büyük bir potansiyeli var Istanbul'un, altyapisiyla gemileri ile. Elimizde su anda çalisir vaziyette olan gemilere. Yani bir taraftan yakin zamanda hizla elenen bir takim gemiler oldu. Isterseniz bir ona deginelim. Yani Istanbul'un Sirket-i Hayriye'den kalan gemisi artik yok. Bunlarin bir kaç tanesi birilerinin ellerinde duruyor belki ama. Diger tarafta da Cumhuriyet Dönemi'nde çok güzel gemiler alinmaya devam edilmis. Dünyanin en güzel yolcu gemileri bunlar, kent içinde kullanilan. Onlardan neler var? Isterseniz ilk önce onlara bir deginelim.

ET- Simdi o eski gemilerden hiçbiri kalmadi! Zaten Denizyollari diyeyim Türkiye Denizcilik Isletmeleri'nin elinde gemi kalmadi. Iskenderun vardi; o donanmaya devredildi; denizalti üst gemisi oldu. Samsun ile Ankara da satildi; onlar da seferden kalkti. En son Bandirma'ya sefer yapiliyordu. Bu denizotobüsleri yapilmaya baslandiktan sonra o da kalkti.

KG- Gemlik Vapuru, Bandirma...

ET- Hepsi onlarin elden çikti. Avsa... Hepsi kalkti. Su anda bacasinda çift çapa olan gemilerin, yani gemi kalmadigi gibi uzun hat gemisi, seferler de kalkti. Hepsini Büyüksehir Belediyesi’nin IDO Isletmesi’nin tekelinde diyeyim. Onlar büyük ihtiyaci karsiliyorlar.

Simdi Korhan Bey, bence Istanbul demek deniz demek her seyden evvel. Gemi demek, sandal demek, vapur demek. Ve belli bir tipte gemiler demek. Simdi bunlarin birer ikiser elden çikartilacagi veya pek sofistike amaçlarla, o da nasil gerçeklestirilecek bilemiyorum.

KG- Martilar yetisemeyecek demis IDO Genel Müdürü, yeni alacagimiz gemilerin hizina martilar yetisemeyecek; yani simit atilamayacak anlaminda. Acaba çok gerekli mi bu? Mesela yirmi dakikalik ulasim zaten bir keyif yani. Insanlar gazetesini okuyor...

ET- Istanbul insaninin yirmi dakikalik bir mutlulugudur vapura binmek. Amaç tabi gidecegi yere bir an evvel varmak, en iyi sekilde varmak ama bir de gönül rahatligiyle, keyfini çikara çikara varmak var. Valla bu denizotobüslerine belki pek geri bir düsünce gibi gözükebilir ama ben isinamadim. Ilk geldigi gün, çok temiz, çok güzel, çok süratli, biraz fiyati farkli ötekilerden ama vapur degil, gemi degil, kapali bir kutu! Sinemada oturur gibi sira sira tertemiz koltuklarda oturuyorsunuz. Fakat disarisini göremiyorsunuz çünkü o kadar sürat yapiyor ki malum, su siçriyor, tuzdan disarisi gözükmüyor. Eh! Insan bir Adalara, Modalara, ne bileyim bogaz manzarasini seyrede seyrede gitmek istemez mi? Sonra efenim deniz havasi alamiyorsunuz! Kapilari üstünüze kitliyorlar hakli olarak onun da bir sebebi gerekçesi var. Kapali kutu içinde gideceginiz yere en kisa zamanda variyorsunuz Amaç bu mu acaba? Bir de simdi denizotobüslerine reklam aldilar. Beko reklamlarini aldilar. Bu her ne kadar böyle puanli, nokta nokta bir zemin ise de reklam yaninizdaki pencereyi örtüyor. Yani etrafi da seyredemiyorsunuz.

KG- Icerde de reklam var. Rehin aliniyorsunuz.

ET- Gideceginiz yerde kapilar açilip saliveriliyorsunuz! Çok ters geliyor bunlar bana. Aslinda o eski gemilerin her biri bence insanin yüzügündeki elmas gibi bir sey. Bunlari çapul tasi gibi atmaya bakiyoruz basimizdan.

KG- Bu gemilerin aslinda teknolojik seyleri de çok geri degil. Simdi bahçe sinifi gemilere baktigimiz zaman Pasabahçe falan gibi, Fenerbahçe gibi. Ya da Ingiltere’den alinmis olan bu seyler var Ihsan Kalmaz falan gibi gemiler. Bunlar da aslinda günümüz teknolojisiyle aslinda yarisir tekneler. Bunlarin süratleri, 18 mil falan süratleri var. Sonra seye bakarsaniz baska kentlerde kullanilan gemilere bakarsaniz bunlardan daha eski gemiler de kullaniliyor. Hala daha kullaniliyor.

ET- Turistik amaçli kullaniliyor; gezinti amaçli kullaniliyor. Ama var. Bir de su var: Mesela Venedik'in gondollari var. Simgesi artik bu. Hani ne bileyim San Marco Kulesi’nden daha bir simgesi. Kimse bilmez San Marco'yu ama gondolu herkes bilir iyi kötü. New York’un feribotlari var, simgesi. Sonra Tuna üzerinde tipik tek katli yayvan genis deniz gemileri çalisiyor. Sangay Limani’ni görmedim ama biliyoruz hep ... çalisiyor simgesi; is görüyor onlar. Missisipi'de filmlerde görüyoruz; o New Orleans’da arkadan çarkli böyle kat kat kat ilkel tekneler ve hala onlar.

KG- Restore edilmis vaziyette çalisiyorlar.

ET- Nil üzerinde öyle garip o sulara, o iklime uygun tekneler var. Eh simdi Istanbul'un da bir yandan çarklilar yok oldu. Arkasindan istimliler, Sirket-i Hayriye gemileri yok edildi. Gözümüz tam bu çirkinliklere alisirken diyeyim simdikiler de pek güzel degil aslinda!

KG- O yeni yapilanlar da Sehit sinifi eskisinden daha kötü olan.

ET- Estetigi hep tartisilabilir onlarin. Tam onlara gözümüz alisacakken simdi onlar kalkiyor. Bir hanim arkadas (!) dün telefon etti konusuyorduk Ada’dan. Yeni gelecek galiba Norveç'e ismarlanmis veya ismarlanacak neyse planda programda. Iki basi ... ortada kuleli muleli filan. Ayoldiyor ben onu gördüm tabut zannettim diyor! Kutu gibi bir sey! Yani iyi olmayacak gibi beliyor bana. Cok arayacagiz.

KG- Yani teknoloji yeniliyor mutlaka ama sadece iste teknik olay gibi bakmamak lazim ulasima. Bir kere insanlarin ulasim süresi içinde zamani kaybedeceklerini, yani tasitta bekler gibi, direksiyon basinda, otobüste ayakta bekler gibi yoksa oturup gazetelerini okuyarak mi gidecekler, bir sosyallik biçimi kazanabilecek mi bu? Vapurlar tabi böyle bir imkan sagliyordu. Vapurda geçen süre kayip süre degildi. Insanlarin gerçekten hani bir oturma...

ET- Gazetenizi okursunuz, kahvenizi içersiniz. Veya çok sikintili bir zamaninizda güvertede oturursunuz tentenin altinda. Simdi gemilerde tente de kalmadi. Ayaginizi uzatirsiniz. Yani gemi demek benim için tabi vakit de insanin isi de gücü de ama biraz da keyiftir. Yanda oturacaksin ayaginizi uzatacaksiniz. Cayci geçecek ayaklarinizi toplayacaksiniz, ne bileyim makine dairesinin penceresinden asagiya söyle bir göz atacaksiniz, üst kata çikip direge dogru bakacaksiniz.

KG- Istanbul’da ne oluyor ne bitiyor göreceksiniz. Pencereden bakinca Istanbul’da farkliliklari göreceksiniz. Bu kent hayatinda neler degisiyor. Gemi bu demek.

ET- Kaptanla sbelli bir elamlasacaksiniz. O basini egecek size iyi yolculuklar diyecek... Ama sen gel böyle kapali salonda otel lobisi gibi yan yana kirmizi mavi koltuklarda, kapi üzerine kilitli, yapay bir sekilde serinletilmis salonda. Oluyor da olmuyor.

KG- Simdi biraz çanlari çalalim Istanbul için isterseniz! The Bells’i dinliyoruz.

............................................

KG- Londra’daki, Paris’teki metropolitan ulasim sisteminden biraz daha farkli. Bu kent diger Avrupa baskentleri gibi ulasim konusunda da büyük bir gelisme yasamis ve bu sistemi denizde kurmus bir kent. Dolayisiyla deniz ulasimi Istanbul’un metropolitan gelisimi içinde çok önemli bir yere sahip. Sehrin can damari. Bu sistemin nasil gelisecegi, bu konudaki sitratejilerin tabi degistirilmesi de tabi katilimci bir sekilde olmali. Insanlar bu konuda tartismalilar, görüsmeliler. Ve teknik bir süreç gibi algilanmamali. Yani gemilerin sadece nostaljik bir amaçla, turistik amaçla sadece bir kaç tanesini bile koruyabiliriz derken bile hangi gemiler korunacak? Elimizde o kadar çok farkli gemiler var ki... Bir seksen sonrasi yapilan iste o sehit sinifi dedigimiz içi teneke kapli gemiler öbür tarafta Pasabahçe gibi, Fenerbahçe gibi mükemmel yapimli gemi gibi gemiler var. Biraz da Ingiliz yapimi iste bu Kuzguncuk zannedersem onlarin ilki degil mi?

ET- Onlarin hepsi simdi elden çikti. Dokuz taneydi. Zaten sona dördü besi kaldiydi. Onlar da Haliç’te baglandi. Yan yana duruyorlar.

KG- Sapa saglam onlar yani...

ET- Oyle gözüküyor bilemiyorum. Içi nedir? Makinesi nedir? Buharli ama kömürlü degil. Fuel-oil ile isiniyor. Buhar yapiyor; poh poh poh ine kalka silindirli, öyle gemiler onlar. 1960, 61, 62 yapimi. Cok yolcu aliyor. Süratli. Pazar günleri Ada’ya veriyorlardi onlari. Ada’da biriken halki bir gemi, iki gemi bosaltiyordu seferde geç saatlerde.

KG- Hala yapilacak seyler var. Yani bu güzel ne diyelim sigara gibi bacasi tütenleri koruyamadik ama. Bu gemiler içinde özellikle bahçe sinifi gemilerin ki bunlar dizel motor zannedersem. Çok süratli gemiler. Birisi Italyan yapimi.

ET- Pasabahçe Italyan 1952 yapimi, o da ne oldu 55, 53 yasinda filan bir tekne, yeni bunlar. Bence yani bu gemileri sevdirmek, denizi sevdirmek lazim Istanbul’un yeni halkina. Istanbul’un eski halki biliyor gemileri, denizin ne oldugunu. Ama Istanbul’un nüfusunu kabartanlar son otuz sene içinde, yirmi sene içinde belki daha da eski tarihlerde. Adam hep onu örnek veriyorum ben. Besiktas’tan Beykoz’a gidecek. Vapura binmiyor adam. Otobüsü bekliyor. O sicakta, kalabalikta sikisik otobüs geliyor. Tavandan sarkan kayislara tutunarak sallana sallana Bogaz Köprüsü’nü geçecek Cubuklu, Pasabahçe, Eminönü filan. Yahu kardesim surdan gemi kalkiyor. O aliskanligi edindirmek lazim. Yeni araba aliyor. Araba hevesiyle zaten binmiyor arabasini kullanacak. Onu da öyle hep yaptik vakti zamaninda. O da belki bir yere kadar mazur hakli demeyim de belki mazur. Vapura bineyim karsiya geçeyim.

Adalara yol olsa, Adalara köprü yapilsa kimse vapura binmez gene arabasiyla köprüden gider.

KG- Bunu zaten Anadolu’da da gördük. Ege sahillerinde bazi adalari karayolu ile bagladilar. Otoparktan geçilmiyor. Diger taraftan Istanbul’un hemen karsi kiyisinda yani bir on dakika mesafede ulasilacak bir yer iken bazi insanlar için nasil oluyor da köprüden geçmek için saatlerini harcayarak gidiyorlar. Demin siz dediniz, bir otomobil meraki var.

ET- Araba sevdasi! Recaizade Bey’in o vakti zamaninda araba sevdasi o vakit atli arabaymis; bugün benzinli bir araba. Hiç degisen hiç bir sey yok!

KG- Aliskanliklarda da bir sey var. Hayatin kolaylasmasi için insanlarin bir takim seylerde de tabi biraz bir kivam tutturmalari gerekiyor. Oyle birden bire olmuyor. Benim suna ihtiyacim var deyip ben böyle daha kolay çözerim diye degil. Biraz da aliskanliklarin da buna iliskin gelismesi lazim. O zaman sivil tarafin tabi rolü önemli. Yani bu sadece genel müdürün teknoloji aski, insanlarin otomobil aski degil. Hizla bu seyler üzerine hani biraz kritik düsünen insanlarin da kamuoyunu sey yapmasi lazim. Sizin yazdiginiz kitaplar sayesinde insanlar vapurlari ögrendiler bir parça.

ET- Tabi tabi ögrendiler! 1000 tane basildi! Hala duruyor. Herkes ögrendi!

KG- Demek ki vapurlar konusunda bu kadar insanlarin can alici bir konusu olmasina ragmen ulasimi tanimak açisindan daha da fazlasini da yapmak gerekiyor. Belki daha da ugrasmak gerekiyor. Insallah vapurlarin üzerindeki o çift çapa...

ET- Cift çapali baca forsu.

KG- Insallah degismez. Onun yerine yunus konmaz diyelim!

ET- Yunuslu bayraklar direklere çekildi zaten. Ilk bindigimde Mart ayinda. Hatirliyorum o flamalar çekildi.

KG- Peki amblem Sirket-i Hayriye’den mi kalma? Peki o amblemi kim yapmis?

ET- O amblemi 1913-14 senelerinde zaten ordunun basinda, devletin basinda Alman teknisyenlerin geldigi bir dönem. O zaman von Sandersler, ... filan. Yalniz politika, yönetim kademelerinde degil deniz yollarinin da basina bir Alman gelmis. Herr Blaque (?) diye biri. Fakat pek de basarili degil. Adam Türkçe de ögrenmemis. Masasindan da kalkmamis. Oturdugu yerden tersane filan. Yaptigi tek olumlu is, bir grafikere, herhalde Almanya’dan ismarladi, içinde ay yildiz olan içiçe geçmis; ipleriyle iki çapa olan hakikaten çok güzel çok anlamli. Bakiyorum limandaki yabanci gemilerin seylerine. Yok hakikaten. Marti var, insiyaller iki harf iç içe geçilmis yapilmis çizgiler filan ama bu çok güzel. Yüzü gülen bir ifadesi var. Insallah kalkmaz o.

KG- Insallah diyelim. Onu korumak için de gayret sarfedelim. Vapurlari korumak için bir insiyatif olusturma çagirisi yapalim Acik Radyo’dan. Belki bu konularin en azindan tartisilmasini ve konusulmasini saglayalim. Istanbul’un hayat kaynagi. Dolayisiyla su üzerindeki ulasimin nasil olacagi konusunda sivil ve resmi taraflarin birleserek bir politika gelistirmesini, strateji gelistirmesini saglayacak adimlar atilmasi gerekiyor. Biz de programi bununla tamamlayalim. Cok tesekkür ederim Eser Bey katkilariniz için. Tekrar görüsmek üzere diyorum.

ET- Insallah, insallah iyi olur.

KG- Herkese iyi bir hafta geçirmesini diliyorum. Hosçakalin.