23 Mayıs 2007

ADALAR POSTASI-63: Rezan Peya Gökçen'den mektup var!

ADALAR POSTASI / 26 Haziran 2005

Geçen Cuma 24.06.2005 günü organist Giuseppe Gandolfo'nun Galata Sen Piyer Kilisesi'nde org konseri vereceğini ADALAR POSTASI aracılığı ile yazmıştınız. Fra Gandolfo, Galata isminden hareketle müziksel bir de 'improvvisazione' yapacakmış. Gidip dinleyemedim; ama Galata isminin nereden geldiğini hep merak ettiğimden biraz araştırdım. Galatalı olduğunuzdan umarım ilginizi çeker - tabii sizin ve başkalarının bu konuda bilgilerini öğrenmekten memnun olurum.

GALATA, İtalyanca bir şeyin yukarıdan dikkatle aşağı indirilmesi anlamında, CALARE fiilinden geliyor (Yunancadan türemiş: kalao= gevşetmek, salıvermek). Kullanılış sahası epey zengin. Örneğin: yelkenleri indirmek için de, bir insan 120 kilodan 60 kiloya inince de söyleniyor. Aynı kökten 'CALA' sözcüğü ise eskiden teknelerin yanaşabileceği küçük koylara denirmiş; sanırım hem gemici hem coğrafya terimi. Zamanla, limanlarda malların gemiden indirildiği rıhtımı daha açık belirten bir deyim halini almış (Cala San Giorgio, Calata del Piliero gibi; bu sonuncusu -Napoli limanında- için ihaleye sunulan modern sanat müzesi mimari tasarımının web sitesine bakmak mümkün). Ayrıca, malların gemilere yüklenmesi veya şehre dağıtımı için kullanılan ve limana inen dik yokuşlar da 'Calata' diye biliniyor; demekki hem taşıma işlemi hem yokuş aynı şekilde anılıyor. İtalya'da bu tür yokuşlardan çok var. 20 gün önce İtalya'da, Genova'ya yakın küçük ve eskiden olduğu gibi korunmuş denizci kasabası Camogli'deydim. Limana inen daracık bir yolun köşesinde 'Calata del Porto' (Liman Yokuşu) yazıyordu (www.mareblucamogli.com/Calata _Porto_jpg.htm. Aklım İstanbul'un bütün o mahallesine adını veren dev liman yokuşu Galata Yüksek Kaldırım'ına gitti.

Üzülerek ilave etmek gerek: Yüksek Kaldırım'ın artık özel taş döşemeli, kenarları yuvarlanmış alçak basamakları gitmiş yerine dümdüz aşağı kadar asfalt dökülmüş (merak ediyorum: kim izin verdi böyle tarihi bir şehir yapısının ortadan kalkmasına? Otomobillerin karıncalar gibi her yere girmesi daha önemli diye düşünenler herhalde!). Karaköy Meydanı'na gelince, Galata Köprüsü'ne doğru bir başka şok daha: alıştığımız, Haliç'in karşı sahilinde güzelim eski İstanbul manzarasına bakınca, en meşhur abidelerin bile görünümünü örten 4 (DÖRT) ucube kule çıkıyor önümüze. Üstlerine kocaman göya 'nostaljik' (yani sahteye özenti) fotoğraflar yapıştırmışlar. Frank Gehry'ler, Venturi'ler gibi tanınmış mimarları İstanbul'a davet etmek iyi de, onlar bu şehirde yaşamıyorlar ki. Biz İstanbul'luyuz. Zaten dünyanın her yerinde, bütün mimarların projelerini halka açması şart bence. Halk ancak o zaman bilinçlenir ve çevreye ya da tarihine yabancılaşmaz.

Şehir Hatları Vapur seferlerini Belediye'nin kuşa çevirmeye kalkması da ayrı bir oldu-bittiye getirme çabası. Sanırım 'Ben kurnaz, diğerleri enayi' düşüncesi var bazı insanlarda... Benim ismimi de lütfen binlerce defa bindiğim ve bir o kadar daha binmeyi arzu ettiğim vapurların kaldırılmasına karşı kampanya listesine dahil edin.

Teşekkürler.

Rezan Peya Gökçen