ADALAR POSTASI-77: "Vapurlarımızı kaldırmıyoruz" ne demek?
ADALAR POSTASI / 30 Haziran 2005
Behiç Ak
Son günlerde İDO yetkililerinin aylardır söylediklerinin aksine “Vapurlarımızı kaldırmıyoruz” diye açıklamalar yapmaları ne yazık ki, inandırıcı olmaktan cok uzak.
Çünkü biliyoruz ki vapurlarımızı kaldırmamanın tek koşulu kendi tersanelerimizde üretebildiğimiz vapurlarımızın “üretimini sürdürmek.”
Bahçekapı ve Fahri Korütürk vapurları 1988 yılında en son üretilen vapurlar ve uzun zamandır tersanelerimizde şehir hatları vapuru üretilmiyor.
İDO yetkilileri hem “vapurlarımızı kaldırmayacağız” diyor hem de yüz milyonlarca dolarlık ihalelere hazırlanıp, yurt dışından gelecek “yeni tipler” uzerinde calıştıklarını söylüyorlar. Bu iki ifade birbiriyle taban tabana zıt.
“Vapurlarımızı kaldırmıyoruz” sozu ancak “vapurlarımızın üretimini sürdüreceğiz” anlamına geldiği zaman inandırıcı olabilir.
Üretimi sürdürülmeyince, güzelim vapurlarımızın zamanla “ne yapalım mevcut gemiler eskidi” denilerek kızağa cekileceği ve oradan da jilet olmaya gideceği ve yerlerine yeni gelen deniz otobuslerin konacağı malum.
Hem büyük ihalelerle, kuzey ülkelerinden çok miktarda yeni deniz otobüsleri getirmeye hazırlanıp, hem mevcut vapur tiplerinden hiçbir tersaneye bir tane bile ısmarlamayan İDO yetkililerinin neden “vapurları kaldırmıyoruz” deme ihtiyacında olduğu ise malum.
Tepkileri biran önce savuşturmak ve yola devam etmek!
Vapur iskelelerinden “iskele” yazısını indirip, “terminal” yazısını asarak işe başlayan belediye ve İDO yetkilileri, Vapurları kaldırıp, yerine “deniz otobüsü” koymayı uzun zamandır planlamış olmalı. Öyle ya, otobüs terminale girer, iskeleye yanaşacak hali yok!
“Otobüs”, “taksi”,” terminal” gibi asfalt kültürüne ait kavramların, “vapur”, “iskele”, “sandal” gibi denize ait kavramların yerine kullanılmaya calışılması ve sık sık İstanbul boğazına üçüncü dördüncü ve hatta beşinci altıncı köprüler yapılacağının, yani güzelim boğazın üzerinin asfaltla kaplanacağının mujdelerinin verilmesi, ne kadar “denizsever”(!) insanlar tarafından yönetildiğimizin bir göstergesi.
Hiçbir kamusal denetimin olmadığı ülkemizde, İstanbul da planlanan “deniz taksisi” uygulamasının nasıl sonuçlanacağı ise merak konusu… Çok kısa zamanda, bir çok yatırımcının deniz taksisi işine gireceğini, denizi, yüzlerce birbirini sollamaya çalışan irili ufaklı taksinin kaplayacağını, taksi plakalarının on binlerce dolara kapışılacağını, “hatalı sollamalar” yüzünden -bir sürü “deniz kazasının” olacağını şimdiden görmek mümkün.
Tek büyük umudumuz, hangi politik partiye oy verirse versin, Anadolu'nun neresinden gelirse gelsin, İstanbul halkının duyarlılığı…
www.vapurumuvermiyorum.org sayfasına her gün gelen binlerce destek mailinden ve telefonlara her gün gelen yüzlerce mesajdan, halkın vapurlarını ne kadar cok sevdiğinin ortaya çıkması da zaten bu umudu pekiştiriyor. Çok farklı meslekten ve gelir gurubundan insan, telefon ve e-mail yoluyla bu kampanyaya destek veriyor. İ?stanbul'un son kalmış bu guzelliğinin “nostaljik” ilan edilerek elimizden alınmaması icin tepkilerini dile getiriyorlar. Bir cok insan, İstanbul'un kimliğiyle bütünleşmiş olan vapurların uretimine devam edilmeyip, yerlerine yurt dışından “otobüs” getirilmeye calışılmasında kimin menfaati olduğunu sorup duruyor. Milletvekili Bihlun Tamayligil' in İDO' nun bu büyük akçeli dış alımıyla ilgili meclise soru önergesi vermesi, Ankara'daki milletvekillerinin de konuya sahip çıktığını göstermesi açısından sevindirici.
İstanbul'u seviyoruz, denizini, martılarını, boğazda boydan boya uçan yelkovan kuşlarını, karabataklarını seviyoruz. Vapurlarını, balıkçı sandallarını, adalarını, boğazını ve kıyılarını seviyoruz. Bu sevgi Nostaljik ilan edilemez! Vapurlarımızın tersanelerimizde üretilmesinin sürmesini ve İstanbul'un bütün hatlarında çalışmaya devam etmelerini istiyoruz.
VAPURLARIMIZI VERMİYORUZ!